NEREDEN NEREYE...

Ülkemizin göz bebeği, özgürlükler şehri diye tabir edebileceğimiz, eşsiz koylarıyla adeta Ege’nin mücevherat sandığıdır Bodrum. Yarımada oluşu değerini bir kat daha perçinler. Hangi yöne giderseniz gidin mutlaka denize çıkar yolunuz.

Bunca güzelliği ve ünü dışında madalyonun bir de arka yüzü var ki son aylarda Suriyeli mültecilerin çoğu ölümle sonuçlanan tehlikeli yolculuklarına verdikleri son mola yeri olarak anılması ve kıyıya vuran körpe yavruların narin bedenleri…

Keşke madalyonun arka yüzüne dair sadece bunlardan bahsedebilsek ama bu yazımda özellikle vurgulamak istediğim asıl konu betonlaşan ve İstanbul olma yolunda hızla ilerleyen Bodrum.  



Çok değil 2006 yılının Mayıs ayına dayanır Bodrum’la tanışmamız ve Halikarnas Balıkçısı’nın  Merhaba diyerek başladığı sözlerini tabeladan okumam. O günlerde kış döneminde çok tenha, nezih bir havası vardı daracık sokakların. İstanbul’dan sonra Bodrum tekrar yaşadığımı hissettirmişti bana. Gurbette ancak hala kendi şirin kasabamda yaşıyor gibiydim.

On senenin sonunda ne kadar da değişti her şey. Bugün nerede ise Milas’la bütünleşmiş, her bir tepesine acayip acayip isimli siteler kondurulmuş, her bir koyuna birer ikişer lüks zincir oteller kurulmuş bir Bodrum tablosu ile karşı karşıyayız.

Yabani hayat yaşam alanlarının en dibe indiği günümüz Bodrum’unda insanlar yabanileşmiş. Tıpkı İstanbul gibi. Kimse kimseyi tanımıyor, kimse kimseye güvenmiyor, herkes herkesten her şeyi bekleyecek paranoyaklık seviyesine dayamış ibrelerini…

Şüphesiz bu betonlaşmanın en büyük sebeplerinden biri otel yatırımlarıdır. Otellerde çalışanların aileleriyle Bodrum’a yerleştiğini de düşündüğünüzde tablonun büyük bir bölümü ortaya çıkıyor zaten.

Ancak cevapsız sorular aklımda…

Bu girişimciler yatırım yapmadan önce hiç mi fizibilite çalışması yapmazlar? Pasta aynı, havaalanı aynı, gelen aynı giden aynı. Neye ve kime göre bunca yatırım? Büyük heveslerle  gelip tabela indirmekte midir marifet?

Ya güzel Ülkemin vitrinindekilerin astronomik paralar ödeyerek yedikleri lahmacunlara ne demeli!

Venedik’e dönen tablodan sonra, metre kare başına düşen yağış miktarı son bilmem kaç yılın en yüksek değeriydi mazeretlerinin arkasına sığınan yerel idareler. 

Yapmayın lütfen yapmayın!!!

Bodrum o kadar nadide bir şehir ki ne Venedik’e dönen sokaklarıyla, ne ardı ardına gelen zincir otelleriyle, ne eksantrik isimli siteleriyle ne de mültecilerin yürek burkan hikayeleriyle anılmayı hak ediyor!!!

Son iki çift lafımda Bodrum’un yerlilerine; Şehre yakın yerlerinizi pervasızca satarken en kötü orman dibindeki nenelerimizin yaşadıkları yerlere göçeriz diye düşünüyorsunuzdur lakin göçtüğünüzde ormanı yerinde bulamayacağınız ihtimalini de bir düşünün derim! 

Diğer Hüseyin Bölük

Yörenin Şefi olabilmek!

Image

Yörenin Şefi olabilmek!Hangi uluslararası zincir otelin web sayfasını ziyaret ederseniz edin, diningi tıkladığınızda orada yöresel ve bölgesel ürünler vurgusunun yapıldığını görürsünüz. Bu demek oluyo...

Damak çatlatan tüyolar

‘‘Damak çatlatan tüyolar’’ Bodrum gibi Dünya’nın göz bebeği nadide bir şehirde yaşıyoruz. Her ne kadar betonlaşma tam gaz devam etse de cazibesinden bir şey kaybetmiyor gözümüzde. Ancak Bodrum’da yaşa...


Şef gözüyle Turizm ve Bodrum

Şef gözüyle Turizm ve Bodrum Evet önümüzdeki en az üç yıl ülke turizmi normale dönecek gibi durmuyor. Onlarca tesis el değiştirecek, bir çoğu iflas bayrağını çekecek, turizm çalışanlarının işsizlik or...


MÜPTELASININ GÖZÜYLE ZIP ZIP…

MÜPTELASININ GÖZÜYLE ZIP ZIP… Tarihi Yunanlıların bu coğrafyada yaşadığı zamanlara dayanır. Çok ilginç bir isim hikayesi vardır ZIP ZIP'ın. Eski Milas - Bodrum yolu üzerinde kurulu küçük bir barakadan...


Şef’le Bir Gün

Şef’le Bir Gün “Her Şey Dahil”in alışılagelmiş dar kalıplarından çıkıp kendi çapında bir şeyler yapmalı işletmeler. Mesela bizim yaptığımız gibi “Şef’le Bir Gün” yapmalı. Yerli ve yabancı misafirleri ...


Hünkar Beğendi de peki ya Dünya!

Tam bir kültürler mozaiği olan mutfağımızın Dünya’da sadece döner ve kebaptan ibaret bilinmesi bana hep acı vermiştir. Bir şef olarak benim için bu algının yıllardır aynı kalması ise ayrı bir trajedi....

KÖŞE YAZARLARI