Yetki mi sorumluluktan, sorumluluk mu yetkiden?

Yetki mi sorumluluktan, sorumluluk mu yetkiden?

İnsanların karakterleri nasıl birbirinden farklıysa, iş yapış biçimleri de çeşit çeşittir. Kimisi iş tanımı dâhilinde hareket etmek ister, daha fazlasını yapmaz, kimisi işine değer katar, yaptığı işi farklı bir seviyeye taşır.

Bazı insanlar vardır kısa zamanda şirketin, markanın hatırlattığı isim olurlar. Örneğin, bir araba satın alırsınız, size test sürüşü yaptıran, arabanın A'dan Z'ye artı ve eksilerini anlatan satıcıya güven duyarsınız. Sigortasından vergisine herhangi bir kaza olduğunda ne yapılması gerektiğinden emin olmak için hep bu kişiyi ararsınız. Kişinin çalıştığı araba firması bu sorumlu çalışan sayesinde değerlenir. Arabalar genelinde bir sorunuz olduğunda veya bir yakınınız arabasını satmak ya da yeni araba almak istediğinde danışacağınız ilk kişi bellidir.

Kimdir bu kişi?

İşini seven ve iş tanımının ötesinde sorumluluk almaktan kaçınmayan genç bir profesyonel.

Yönetici midir? Hayır.

Yetkileri geniş midir? Hayır.

Ancak işini iyi yaptığından kendi payına düşen görevin ötesine geçerek müşteriye en iyi hizmeti verdiğinden markanın yüzü haline gelmiş biri.

İlle de sorumluluk sahibi çalışanları bulmak için büyük firmalara bakmanıza da gerek yok. Evinize en yakın semt eczanesinde nezle olduğunuzda, öksürdüğünüzde, başınız ağrıdığında danıştığınız eczacıyı düşünün. Bir daha düşünün… Gerçekten eczacı mı size güleryüzünü eksik etmeden ne zaman hangi ilacı kullanmanız gerektiğiniz anlatan, yıllardır ufak tefek rahatsızlıklarınıza çözüm bulan görmüş geçirmiş bey? Zaman zaman eczaneye uğrayan eczacı kızından sözüne daha çok güvendiğiniz çoğu zaman size 'bunun ilacı yok bol bol sıvı iç, dinlen, bak yarına bir şeyin kalmayacak' diyen...

Bazen sorumluluk hangi işi yaparsak yapalım bizi kaplar. İlle bize verilen yetkilerin dâhilinde hareket etmeyiz, yapılması gerekeni müşteriye ve daha önemlisi kendimize duyduğumuz sorumlulukla yerine getiririz. Bunun tam tersi durumlar da mevcuttur. Güleceksiniz ancak "büyük" şirketler, kendine "kurumsal" adını yakıştıran şirketlerde görürüz bu tipleri. Engin yetkilere sahip bir yönetici elini taşın altına koymak istemez, ne kokar ne bulaşır. Takımına verdiği mesaj nettir: 'eğer bir sorun olursa kendi başınızasınız.' ve dile getirdiği "Başkalarının işlerini yapmaktan, asıl kendi işime vakit olmuyor" kılıfıdır. Böyle bir yönetim şekli çoğu zaman takıma da yansır ve performansı düşük, işlerin kişilerde takıldığı, zamanında ve etkili bir şekilde yapılmadığı bir işleyiş biçimine döner. Yapılan başarılı işlere de kendilerini yamama yöntemi ile pay çıkarmaya çalışırlar ancak bilmedikleri "o başarıyı" sağlayan kişi/ler kariyerlerinde ilerledikleri anda, kendilerini orta da buluverirler.

Sorumluluk nedir?

Wikipedi'ye göre, sorumluluk, kişinin kendine ve başkalarına karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerini zamanında yerine getirmesi zorunluluğudur. Sorumluluk kişinin karakterinin en önemli öğelerinden biridir. Sorumluluk hissi ya küçük yaşta aile ve çevrenin yardımıyla kişiye aşılanır ya da ilerleyen yıllarda eğitimle verilir. Sorumluluk hissi tam olan insanlar yapmakla yükümlü oldukları görevleri bilirler, ne zaman ne yapmaları gerektiğine, ihtiyaç durumunda nasıl inisiyatif almaları ve harekete geçmeleri gerektiğine hakimdirler. Çocukluk dönemi geride kaldıktan sonra kişiler içgüdüsel bir şekilde sorumluluklarının bilincinde olurlar. Genel hatlarıyla kendilerine, ailelerine, ülkelerine, çalıştıkları şirkete veya okudukları okula karşı sorumlulukları bellidir. Bazıları bu sorumlulukları yerine getirmek için ekstra efor harcar, diğerleri mümkün olduğunca kendi çizgilerinden çıkmadan gerekeni yaparlar. Özellikle iş yaşamında sorumluluğunu her anlamda yerine getirmeye çalışan gayretli çalışan ile iş tanımını yerine getiren ancak bir adım daha ileri gitmek için kılını kıpırdatmayan profesyoneller arasındaki fark daha da net gözlemlenebilir.

Aynı pozisyonda iki profesyonel iki ayrı iş tanımı yaratır

Aynı pozisyonun yakın zaman içinde iki farklı kişi tarafından yapıldığında nasıl birbirinden farklı işlere dönüştüğüne şahit olmuşsunuzdur. Bir kişi gelir, pozisyonu adeta yeniden tanımlar. Kendi işini kolaylaştıran yapılan işi otomatiğe bağlayan sistemler geliştirir. Çalışmalarını diğer departmanlarla paylaşır, onlardan kendi alanıyla ilgili bilgi alır. Çözüm bulmak için farklı kapıları çalmaktan, müdürlerin kapılarını aşındırmaktan çekinmez ve eninde sonunda sonuca ulaşır. Böyle bir çalışanı şirket kaybetmek istemez ancak öyle ya da böyle bir nedenden kişi işinden ayrılırsa, yerini kocaman bir boşluk kaplar…

Öncelikle insan kaynaklarının işi zordur: Ellerinde bulunan iş tanımı değişmiştir, çok daha fazla sorumluluğun yerine getirildiği yazılı görevlerin ötesine geçen farklı bir rol haline gelmiştir pozisyon. Kağıt üzerinde yazılı görevi yapabilecek birçok aday bulunabilir ancak departmanın, yöneticilerin hatta müşterilerin alıştığı seviyede iş yapan birini bulmak zordur. Yani, gelenin gidenin yerini doldurması zor olacaktır. Genişlemiş olan pozisyon daralacak, bu daralma sonucunda yeni başlayan çalışan dahil olmak üzere herkes mutsuz olacaktır. Bu durumu engellemenin yollarına gidilmelidir.

Örneğin, insan kaynaklarının bu durumdan haberdar olup iş tanımını departman yöneticileriyle beraber yeniden tasarlaması sağlıklı olacaktır. Yöneticilerin beklentilerini ortaya koymaları, aradıkları kişinin niteliklerini ve yeterliliklerini net bir şekilde belirtmeleri önemli bir başlangıç olacaktır. İşin özü aynı kalmakla beraber genişletilmiş yeni versiyonu yazılmalı, herkesin kabul ettiği şekliyle pozisyona en uygun adaylar aranmalıdır. Bazen de pozisyonu genişleten kişinin ayrılmasıyla beraber yönetim bu rolü küçültme kararı alabilir. Kimi zaman şirketin kemer sıkma çabaları dahilinde pozisyona daha az kıdemli biri alınır ve kişi işin en temel sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirilir.

Sorumluluk öyle bir şeydir ki hangi görevde olursanız olun. Kapıcı da olsanız, genel müdür de, özü aynıdır. Görevlerinizin bilincinde çalışır, kendinize ve çevrenizdekilere yaraşır şekilde hareket edersiniz. Yetkileriniz dâhilinde – kimi zaman gerekli olduğunda bu yetki sınırlarını aşarak – görevlerinizi aksatmadan yerine getirirsiniz. Yetki bazen aldatıcı hale gelir. Yetkisi olan insanların yetkilerini kötüye kullandığı ya da olup bitene kayıtsız kaldığına şahit olduğunuz olmuştur.

Şişirilmiş unvanların içinde sorumluluk alamayanlardan olmayın

Nasrettin Hoca'nın Ye Kürküm Ye fıkrasını bilirsiniz. Akşehir'in beyleri Hoca'yı yemeğe davet ederler. Hoca davete günlük kıyafetiyle katılır. Allı pullu kıyafetler giymiş beylerin arasında kala kalır, ne bir hoş geldin diyen olur, ne de hatrını soran. Hoca hemen davetten ayrılır, evine gidip işlemeli kürkünü giyer, davete geri döner. Biraz önce kendisine selam vermeyenler Hoca'yı nereye oturtacaklarını bilemezler, içecekler ikram ederler, kuzunun en iyi yerini Hoca'ya verirler.

'Buyrun Hocam lütfen yemeğe başlayın' derler.

Hoca kürkünün kolunu yemeğe sokar ve "Ye kürküm ye, ye kürküm ye!" der.

Bunun üzerine beyler gülerler: 'İlahi Hocam hiç kürk yemek yer mi?'

Hoca da cevap vermekten geri kalmaz: 'Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibar onun hakkı, yemeği de o yesin' der.

Biz de Akşehir beyleri gibi yanılırız bazen. Karşımıza görüntüde ve kağıt üzerinde neredeyse kusursuz bir profil çıkar. İş toplantısında bize uzatılan bir kartvizit ve kendisini ağdalı sözlerle anlatan bu profesyonelden etkileniriz. Çalıştığı şirket ve unvanı bizde hayranlık uyandırabilir ancak bazen bu tür kişilerin oluşturdukları imaj ile yaptıkları iş arasında uçurum görülür. Kişinin ne kadar yetkin, ne kadar sorumluluk sahibi olduğunu anlamak ve yetkilerini ne kadar yapıcı kullandığını görmek için çalışma arkadaşları, asları ve üstlerle görüşmek gerekir. Özellikle kişinin problemler ve zorluklar karşısında aldığı tavır kişiliği ve sorumluluklarını yerine getirme kapasitesiyle ilgili çok şey söyleyecektir. Unvanı, duruşu ve çalıştığı şirketle sizi etkileyen kişiden sorumluluk sahibi olmasını beklersiniz. Zor durumlarda topluluğun başını çekip strateji belirlemesini ve beraber çalıştığı arkadaşlarına örnek olmasını hayal edersiniz. Şirketi tarafından verilen etiketler tanıştığınızda edindiğiniz ilk izlenimi ve kişiden ilerleyen süreçteki beklentilerinizi de etkiler. Oysa unvanları almaktan daha da önemlisi bu unvanları layıkıyla taşımaktır.

İşinizi hakkınızı vererek yapın

'Satış Sorumlusu', 'Bölüm Asistanı' veya 'Operasyon Uzmanı' gibi çoğu zaman giriş seviyesine veya birkaç senelik deneyime sahip profesyonellerin aldıkları sorumlulukları ne kendilerinin ne de çevrelerinin hafife almaması gerekir. Bugün işinizi önemseyin, gereğini yapın, çok çalışın. İşi layıkıyla yaptığınızda gece kafanızı yastığa koyunca rahat edeceksiniz. İşi en basit görevden başlayarak öğrenmek eğitiminizi sağlamlaştıracak sektör bilginizi arttıracak ve yönetici seviyesine geldiğinizde çevrenizdekilerin size saygı duymasını sağlayacaktır. Siz, siz olun göreviniz ne olursa olsun işinizi hakkını vererek yapın. Sorumluluk alın. Sorumluluk aldıkça yetkiniz artar. Yetkiniz arttıkça unvanınız kalabalıklaşır, maaşınız artar.

İşin özü sorumluluktadır…

Diğer Gül Gürsoy Yazıları

WORKSHOP

WORKSHOP Workshop'lar umut veren etkinliklerdir. Çok büyük sözlerle satılırlar ancak sözler çoğu zaman öğrencilerin eğitimcinin uzman bir eğitimciden uzak olduğunu anlamasıyla hayal kırıklığı ile neti...

KOPYA ÇEKMEYE İZİN VAR!

KOPYA ÇEKMEYE İZİN VAR! Başarılı insanların ardından bakıp kendini mutsuz hissetmektense, onları örnek almak gerekir. Düşünüldüğünde; herkezin çevresinde muhakkak bir tane “WOW! Ne müthiş bir insan!” ...


SİZE 10 SIR VEREYİM Mİ?

SİZE 10 SIR VEREYİM Mİ? BAŞARI NEDİR? Başarının anlamı kişiden kişiye değişir. Biri için "başarı" olan bir diğeri için sadece başlangıç olabilir. O nedenle başarının kesin bir tarifi yoktur. Anthony R...


ŞİKAYET ETMEYİ BIRAK!

ŞİKAYET ETMEYİ BIRAK! İki aylık müthiş bir tatil sonrasında tekrardan işbaşı yapmaya hazırlandığım bu dönemde bir İnsan Kaynakları, Eğitim ve Kalite Direktörü olarak gördüğüm manzara beni şaşkına uğra...


MARKA NEDİR?

MARKA NEDİR? Workshoplarımda birçok kişihayallerinden bahsederken hep “kendi şirketimi kurmak istiyorum…”; “kendi Restoranımı açmak istiyorum…”; “aile şirketini devir alacağım…” gibi düşüncelerini pay...


İŞİNDE İYİ “OLMA”

İŞİNDE İYİ “OLMA” Evet, doğru okudunuz işinizde iyi olmayın. İnsanlar işlerinde iyi oldukları için uzun seneler eziyet çekmiştir. Çünkü işinde iyi olana duyulan güven duygusu, farkında olmadan baskı y...

KÖŞE YAZARLARI